Antroposen, insanlığın gezegendeki değişimin baskın gücü olması ile karakterize yeni bir jeolojik döneme verilen isimdir. Antroposen dönemi için önerilen diyet insan, gıda ve sürdürülebilirlik arasında ayrılmaz bir bağ olduğunu kabul eder.
Amacı, küresel gıda üretim sisteminin 2050 yılına kadar yaklaşık 10 milyar insan için sürdürülebilir gıda sistemleri ve sağlıklı beslenme sağlamak adına, üretimde, insan sağlığında ve ekolojide önlemler alınmasına katkı sağlamak ve benimsemektir.
GIDA ÜRETİMİ VE SÜRDÜRÜLEBİLİR BESLENME
Dünyadaki gıda sistemleri, insan sağlığını geliştirme ve çevresel sürdürülebilirliği destekleme potansiyeline sahiptir; ancak şu anda ikisini de olumsuz etkilemektedir. Büyüyen bir küresel popülasyon için sürdürülebilir gıda sistemlerinden sağlıklı diyetler sunmanın acil bir mecburiyet olduğu görülmektedir. Her ne kadar küresel kalorilerin gıda üretimi nüfus artışı ile paralel olarak artmış olsa da, dünya üzerine 820 milyondan fazla insanın yetersiz gıda tükettiği ve birçok kişinin de mikro besin eksikliklerine, beslenmeye bağlı obeziteye ve beslemeye bağlı diğer bulaşıcı olmayan hastalıklara neden olan düşük kaliteli diyetler ile beslendiği bilinmektedir.
Güçlü kanıtlar, gıda üretiminin iklim değişikliğine, biyolojik çeşitlilik kaybına, tatlı su kullanımına, küresel azot ve fosfor döngülerine müdahale edilmesine ve arazi kullanım sistemine (ve değerlendirilmeyen kimyasal kirliliğe katkıda bulunarak) küresel çevresel değişimin en büyük itici güçleri arasında olduğunu göstermektedir. Gıda üretimi, biyofiziksel sistemlerin sürekli işleyişine ve istikrarlı bir Dünya sistemini düzenleyen ve sürdüren işlemlere bağlıdır; dolayısıyla, bu sistemler ve süreçler sürdürülebilir gıda üretiminin küresel olarak sistemik bir göstergesini sağlar.
Diyetler insan sağlığı ve çevresel sürdürülebilirliği ayrılmaz bir şekilde birbirine bağlar. Sağlıklı diyetler ve sürdürülebilir gıda sistemleri için bilimsel hedefler ortak bir amaca entegre edilmektedir, böylece gıda sistemleri için uygun çalışma alanları sağlayan kazan-kazan diyetler (yani sağlıklı ve çevresel olarak sürdürülebilir) tanımlanabilir.
Bu çerçevedeki sistemin uygulanması, gıda sistemlerinin gelecekteki 2050 yılına kadar yaklaşık 10 milyar insanın tahmin edilen küresel popülasyon için sağlıklı diyetler (örn. Referans diyet) sağlayabildiğini ve güvenli gıda sistemlerinin de güvenli bir çalışma alanı içinde kalabileceğini göstermektedir. Bununla birlikte, kırmızı et veya süt ürünleri tüketimindeki küçük artışların bile bu hedefi başarmayı zorlaştıracağı veya imkansız hale getirebileceği tahmin edilmektedir.
Gıda üretiminin büyük oranda, çevresel sürdürülebilirliğine ve nihai tüketimin sağlık sonuçlarına odaklanıyor olsak da gıda sistemi bu faktörlerden çok daha fazlasını içerir. Küresel gıda sisteminin dönüşümü nihayetinde, bireysel tüketicilerden politika yapıcılara ve gıda tedarik zincirindeki herkes için ortak sağlıklı ve sürdürülebilir diyetler hedefine yönelik olarak çalışan birçok paydaşı içerir.
YEMEK, GEZEGEN VE SAĞLIK
Son 50 yılda, küresel gıda üretimi ve diyet kalıpları önemli ölçüde değişmiştir. Ürün verimini arttırmaya ve üretim uygulamalarını iyileştirmeye odaklanmak, açlıktaki azalmaya, yaşam ömrünün artmasına, düşen bebek ve çocuk ölüm oranlarına ve küresel yoksulluğun azalmasına katkıda bulunmuştur.
Bununla birlikte, kalorisi yüksek, işlenmiş ve hayvansal kaynaklı gıdalardan oluşan sağlıksız diyetlerin tercih edilmesi küresel eğilimi de yüksektir. Bu eğilimler kısmen hızlı kentleşme, artan gelir ve besleyici gıdaların yetersiz erişilebilirliğinden kaynaklanmaktadır. Sağlıksız diyetlere geçişler sadece obezite ve diyetle ilişkili bulaşıcı olmayan hastalıkların yükünü arttırmakla kalmıyor, aynı zamanda çevresel bozulmalara da sebep oluyor. Antroposen dönem yiyecekleri, 21. yüzyılın en büyük sağlık ve çevre sorunlarından biridir.
Diyetler insan sağlığı ve çevresel sürdürülebilirlik arasında önemli bir bağlantıdır. Kaybet-kaybet diyetler (yani, sağlıksız ve çevresel açıdan sürdürülemez) genellikle kalorileri, ilave şekerleri, doymuş yağları, işlenmiş yiyecekleri ve kırmızı etleri yüksek olarak içerir. Ek olarak, bu kaybet-kaybet diyetlerden kaynaklanan çevresel bozulma insan sağlığını daha da kötüleştirebilir.
BİREYSEL OLARAK YAPABİLECEKLERMİZ: ANTROPOSEN DİYETİ
ANTROPOSEN REFERANS DİYETİ
Bu bilgiler doğrultusunda önerilen sağlıklı referans diyeti, büyük ölçüde sebze, meyve, tam tahıllar, baklagiller, kuruyemiş ve doymamış yağlardan oluşur, düşük ila orta derecede deniz ürünleri ve kümes hayvanları içerir ve çok düşük miktarda kırmızı et, işlenmiş et, ilave şeker veya rafine tahıllar ve nişastalı sebzeleri içerir.
Referans diyetin benimsenmesinin 2030’da yılda yaklaşık 11.1 milyon ölümden kaçınabileceğini ve erken ölüm oranını% 19 azaltabileceğini tahmin edilmektedir.
Tanımlanan referans diyetin 2 yaşından büyük çocuklar ve yetişkinler için beslenme gereksinimlerini karşılayacağına ve bulaşıcı olmayan hastalıkların görülme sıklığını ve toplam ölüm oranını azaltacağına dair birçok tekrarlanabilir kanıt türüne dayanan yüksek güvenilir sonuca sahip bulgular ışığında oluşturulduğu belirtilmektedir. Belirli besin gruplarının optimal miktarları diğerlerinden kısmen daha az belirgindir çünkü kişinin günlük olarak alınan diğer diyet bileşenlerine bağlı değerlendirilmeleri gereklidir.
ENERJİ:
Kişi başına düşen enerji için küresel ortalama günde 2370 kcal olarak tahmin edilmektedir. ABD’li yetişkinlerin enerji alımı, erkekler için günde 2800 kcal, kadınlar için günde 2000-2220 kcal olarak belirlenmiş. Hesaplanan enerji alımı daha düşük vücut kütle indeksi ve daha fazla fiziksel aktiviteye sahip olan topluluklarda daha yüksektir. Bu nedenle farklı izokalorik diyet senaryoları yetişkinler için temel olarak günlük 2500 kcal ile referans diyet oluşturulmuştur.
PROTEİN:
Yetişkinler için yeterli protein alımı vücut ağırlığının 0-8 g / kg’ı kadardır, ki bu 70 kg’lık bir kişi veya günlük enerji tüketiminin yaklaşık % 10’u için günde 56 g’dır. Protein kalitesi (büyüme oranı üzerindeki etkiyle tanımlanır), gıda kaynağının amino asit çeşitliliği bileşimini yansıtır ve bu anlamda hayvansal protein kaynakları çoğu bitki kaynağından daha yüksek kalitededir. Yüksek kaliteli protein özellikle bebeklerin ve küçük çocukların büyümesi için ve muhtemelen daha ileri yaşlarda kas kitlesi kaybedilen yaşlılarda önemlidir. Bununla birlikte, hücre çoğalmasını ve büyümesini maksimuma uyaran bir amino asit karışımı, yetişkin yaşamının çoğunda optimal olamayabilir, çünkü hızlı hücre çoğalması kanser riskini artırabildiği önerilmiştir.
Her ne kadar tüm yiyecekler eser miktarda protein içeriyor olsa da, et, süt ürünleri, balık, yumurta, baklagiller (soya dahil) ve fındık (fıstık dahil) protein bakımından yüksektir ve çoğu mutfak geleneğinde genellikle birbirine alternatif olarak kullanılır. Bu majör protein kaynakları ayrıca omnivor, vejetaryen, pescatarian veya vegan gibi diyetleri tanımlamak için yaygın olarak kullanılır.
KIRMIZI ET:
Kırmızı et alımı zorunlu olmadığından ve uzun yıllardır tüketen popülasyonlardaki toplam ölüm ve diğer sağlık sonuçlarının riskleri ile doğrusal olarak ilişkili göründüğünden, özellikle bitki protein kaynakları ile değiştirildiği takdirde optimal alım 0 g / gün olabilir. Düşük kırmızı et alım riskine ilişkin veriler kesin olmadığı için, 0 g / gün ila yaklaşık 28 g / gün kırmızı et alımının referans diyet için 14 g / gün bir orta nokta olarak alınmıştır. Bu diyet önerileri özellikle 2 yaşından küçük çocuklarda, çocukların sağlığı için yeterli kanıt olmadığından, önerilmemektedir.
KÜMES HAYVANLARI:
Kanatlı hayvan tüketimi, kırmızı ete göre daha az sağlık sorunu ile ilişkilendirildiğinden, optimum kanatlı hayvan tüketiminin 0 g / gün ila yaklaşık 58 g / gün olduğu ve referans diyet için 29 g / gün bir orta nokta olarak alınmıştır.
SÜT:
Süt ve türevlerinin tüketiminin, 0-500 g / gün ve daha fazla miktarlarda, önemli sağlık sonuçları ve bazı kanser türleri için rekabet eden riskler arasında açık bir ilişki olmadığı için geniş aralıkta tüketim dozlarının sağlıklı olduğu belirtilir. Doymamış bitkisel yağların tüketimi ile kalp ve damar hastalıkları riski süt yağına göre daha düşük olduğu için, optimal alım genellikle bu aralığın daha düşük sonunda olacaktır ve referans diyet için 250 g / gün olarak önerilir. Günde bir 250 g porsiyon süt, yaklaşık 300 mg kalsiyum içerir ve referans diyet toplamda 718 mg / gün kalsiyum içerir.
BALIK:
Balık, kardiyovasküler hastalık riskinin azalması ile ilişkilendirilmiştir. Balıklar, eicosanoidlerin öncüsü, merkezi sinir sisteminin büyük bir bileşenin, vücudun her hücresinin bir yapısal elementi ve bir kalp ritmi düzenleyicisi dahil olmak üzere birçok önemli role sahip olan yüksek bir omega-3 yağ asidi içeriğine sahiptir. Haftada yaklaşık bir veya iki porsiyon yağ balığına eşit balıkta yaklaşık 2 g / hafta omega-3 yağ asidi tüketmek, kalp hastalığına bağlı ölüm ihtimalini üçte birinden daha fazla azaltabilir. Besin zincirinde yüksek sırada olan balıklar nörolojik toksisiteye sahip olan civaları biyolojik olarak içerebilir. Civa konsantrasyonları, kral uskumru, köpekbalığı, kılıç balığı, ton balığı ve kiremit balıklarında yüksektir; bu sebeple hamile ve emzikli kadınlar tarafından tüketilmemelidir. Bununla birlikte, yeterli miktarda omega-3 yağ asidi alımı nörolojik gelişim için şarttır ve haftada iki porsiyondan fazla balık yemek ya da hamilelik sırasında balık yağı takviyesi almak çocuklarda bilişsel performansın artmasına katkı sağlar. Küçük balıklar ve bitki kaynaklarından alınan(özellikle a-linolenik asit) omega-3 yağ asitleri tüketilerek cıva zehirlenmesinden kaçınılabilir ve koroner kalp hastalığı riskinin azalmasıyla ilişkilendirilmişlerdir. Günde yaklaşık 28 g balık esansiyel omega-3 yağ asitleri içerir ve kardiyovasküler hastalık riskinin azalmasıyla ilişkilidir; bu nedenle bu alımı referans diyet için kullanılmıştr. Ayrıca, 0-100 g / gün aralığına kadar önerilmektedir, çünkü yüksek alımlar sağlıkla yüksek miktarda ilişkilidir. Αlfa-linolenik asitin bitki kaynakları, omega-3 yağ asitlerine bir alternatif sağlayabilir, ancak bunun için gereken miktar net değildir.
YUMURTA:
Yumurta, hızlı büyümeyi desteklemek için ihtiyaç duyulan yüksek kaliteli protein ve diğer temel besin kaynaklarının geniş bir kaynağıdır. Referans diyeti için günde yaklaşık 13 g /gün veya haftada yaklaşık 1-5 yumurta alımı önerilmektedir.
YAĞLI TOHUMLAR: Kırmızı ete alternatif olarak, referans diyeti için yer fıstığı ve ağaç fındıklarını içeren 50 g / gün fındık alınabilir. Katılımcılara günde ortalama 67 g yağlı tohum verildiğinde, LDL kolesterol ve trigliseritlerin kan konsantrasyonları ve LDL kolesterol / HDL kolesterol oranı, bir doz-cevap şeklinde azalmıştır. Prospektif çalışmalarda, yüksek miktarda yağlı tohum tüketimi, kardiyovasküler hastalıklar ve tip 2 diyabet riskinin azalmasıyla ilişkilendirilmiştir.
KURUBAKLAGİLLER:
Referans diyetinde, fasulye, mercimek ve bezelye gibi baklagiller, günde 50 g kuru ağırlıkta ve 25 g / gün soya fasulyesi önerilmiştir. Baklagiller kontrollü beslenme çalışmalarında LDL-kolesterol konsantrasyonlarını ve kan basıncını düşürmüştür. Prospektif çalışmalarda, baklagillerin tüketimi, kırmızı et tüketimine kıyasla daha düşük koroner kalp hastalığı riskleriyle ilişkilendirilmiştir.
KARBONHİDRATLAR:
Karbonhidratlardan gelen enerjinin % 60’ından daha az tutmak arzu edilimelidir ve bu anlamda tam tahılların tüketimi vurgulanır. Bu nedenle, 232 g / gün tam tahıllar ve 50 g / gün kök ve nişastalı sebzeler (max. 100 g / gün kök ve nişastalı sebzeler ile sınırlıdır) tüketilebilir.
MEYVELER VE SEBZELER:
Günde 300 g / gün sebze ve günde 200 g / gün meyve veya her gün yaklaşık beş porsiyon meyve ve sebze tüketilmesi önerilir. Meyve ve sebze kombinasyonu önerildiği gibi diyete eklenirse de bu gıdalardan en fazla yararı elde etmek olasıdır. Yüksek sebze alımı kan basıncını düşürür ve tip 2 diyabet riskinde azalma ile ilişkilidir. Nişastalı olmayan sebzelerin çoğunun alımının artması, ABD’deki yetişkinlerin uzun süreli takiplerinde kilo alımının azalmasıyla ilişkilendirilmiştir. Ancak patates, mısır ve bezelye gibi sebzelerin alımlarının her biri kilo alımının artmasıyla ilişkiliydi. Yüksek meyve ve sebze tüketimi, sigara içme ve beden kütle indeksi ve diğer yaşam tarzı faktörlerindeki farklılıklar göz önünde bulundurulduktan sonra kanser insidansının azalması ile zayıf şekilde ilişkili bulunmuştur.
YAĞLAR:
Kanıtlar, hayvansal yağlara alternatif olarak doymuş yağdan daha düşük bitkisel yağ tüketimini destekler ancak net bir tüketim sınırı yoktur. Bu nedenle, geniş bir aralık önerilmektedir ve ağırlıklı olarak doymamış bitkisel yağları vurgulayan bir karışımla 50 g / gün toplam ilave yağ kullanılabilir.
ŞEKER VE TATLANDIRICILAR:
Rafine nişastalar gibi şeker, olumsuz metabolik etkilere sahiptir ve yüksek alımlarda, plazma trigliserit konsantrasyonlarını daha da artırabilir. Yüksek miktarda şeker, özellikle şekerli içeceklerin alımı kilo alımı, tip 2 diyabet, kardiyovasküler hastalıklar kaynaklı ölümler ile ilişkilendirilmiştir. Dünya Sağlık Örgütü, şeker alımının enerjinin% 10’undan az olmasını ve % 5’in altına düşürmenin daha fazla fayda sağlayacağını; Amerikan Kalp Derneği, enerjinin yaklaşık% 5’ini veya daha azını önerir. Şekerin besin değeri olmadığı için, günde 31 g / kişi sınırını veya % 5’in altında enerji kullanılmaktadır.
HASSAS GRUPLAR VE REFERANS ANTROPOSEN DİYETİ
Küçük çocuklar ve ergenler: Küresel ve bölgesel rehberlerin çoğu, bebeklerin sadece ilk 6 ay boyunca emzirilmelerini ve en az 2 yaşına kadar emzirmelerine devam etmelerini önerir. Yararları, sağlıklı büyüme ve beklenen bilişsel gelişimin yanı sıra, fazla kilolu veya obez olma ve bulaşıcı olmayan hastalıkların yaşamda daha sonra ortaya çıkma riskini azaltma ihtimalini de içerir. Ergenlik dönemindeki kızlar, menstürasyonel kayıplarla birlikte hızlı büyüme nedeniyle demir eksikliği riski altındadır. Menstürasyonel kayıplar bazen kırmızı et tüketiminin artması için bir neden oluştur, ancak multivitamin veya multimineral takviyesi, daha az pahalı olan ve yüksek kırmızı et alımının olumsuz sonuçları olmayan bir alternatif sunması sebebiyle önerilmektedir. Dünya Sağlık Örgüt, ergenlik dönemindeki kızlar için anemi prevalansının yüksek olduğu yerlerde ve sıtma endemik bölgelerinde daha dikkatli olmak için ilave demir önermektedir.
Hamile ve emzikliler:
Gebelikte fazla alınan hayvansal kaynakların ileri dönemde çocuğun ağırlığına olumsuz etkide bulunduğu gözlemlenmiştir. Demir ihtiyacının özellikle arttığı 3. trimesterda vejeteryan diyetleri devamlılığı sağlansa da B12 ve demir takviyesi gerektirdiği gözlemlenmiştir. Dünya Sağlık Örgütü, yeşil ve turuncu sebzeler, et, balık, kurubaklagiller, yağlı tohumlar, tam tahıllar ve meyveler dahil olmak üzere çeşitli yiyeceklerin tüketilmesiyle elde edilen yeterli enerji, protein, vitamin ve mineraller olarak tanımlanan sağlıklı bir diyet önerir.
SÜRDÜRÜLEBİLİR GIDA ÜRETİMİ
Artan kanıtlar, gıda üretiminin küresel çevresel değişimin en büyük nedeni olduğunu ve küresel sürdürülebilir kalkınma için sürdürülebilir gıda üretimine geçişin gerekli olduğunu göstermektedir. Sürdürülebilir gıda üretiminin evrensel bir tanımı, çeşitli ölçeklerde kapsamlı bir parametre setinin çevresel etkilerinin sistem üzerindeki çevresel değerlendirmesini kullanmalıdır. Sera gazı emisyonları, toprak ve su kullanımı, azot ve fosfor uygulaması, biyolojik çeşitlilik kaybı ve herbisitler ve böcek ilaçlarından kaynaklanan kimyasal kirlilik, sürdürülebilir gıda üretimi tanımlarında giderek daha fazla değerlendirilmekte ve kullanılmaktadır.
Gıda üretimi, dünyanın en büyük su tüketen sektörüdür. Kırpılan alanın % 84’ü yağmurdan tatlı su, geri kalan% 16’sı da sulama kullanıyor (tatlı su gölleri, nehirler vb.)
Tüm küresel su çekme işlemlerinin % 70’i sulamada kullanılıyor. Gıda üretimi için su çekilmesinin bu payı, bölgeler arasında, Avrupa’da% 21’den Afrika’da% 82’ye kadar değişmektedir.
Gıda üretimi için su tüketimi, 1961 ve 2000 yılları arasında iki katından fazla artmıştır.
ANAHTAR MESAJLAR
- Sağlıksız ve sürdürülemez şekilde üretilen yiyecekler, insanlar ve gezegen için küresel bir risk oluşturmaktadır. 820 milyondan fazla insan yetersiz gıda tüketiyor ve daha da fazla kişi erken ölüm ve morbiditeye katkıda bulunan sağlıksız bir diyet tüketiyor. Dahası, küresel gıda üretimi, yerel ekosistemleri ve Dünya sisteminin istikrarını tehdit ederek Dünya üzerindeki insanların neden olduğu en büyük baskıdır.
- Tahmin edilen nüfus artışı ile 2050 yılına kadar yaklaşık 10 milyar olması beklenir ve mevcut diyet eğilimleri, insanlar ve gezegen için riskleri arttıracaktır. Bulaşıcı olmayan hastalıkların(diyebet, kardiyovasküler hastalıklar vb.) küresel yükünün daha da kötüleşeceği tahmin ediliyor ve gıda üretiminin sera gazı emisyonları, azot ve fosfor kirliliği, biyolojik çeşitlilik kaybı ve su ve arazi kullanımı üzerindeki etkilerinin Dünya sisteminin istikrarını azaltacağı tahmin ediliyor.
- Sürdürülebilir gıda sistemlerinden sağlıklı diyetlere dönüşüm, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerini ve Paris Anlaşmasını sağlamak için gereklidir ve sağlıklı yemek dönüşümüne rehberlik etmek için sağlıklı diyetler ve sürdürülebilir gıda üretimi için bilimsel hedeflere ihtiyaç vardır.
- Sağlıklı diyetler uygun bir kalori alımına sahiptir ve çeşitli bitki bazlı yiyeceklerden, düşük miktarlarda hayvansal kaynaklı gıdalardan, doymuş yağlardan ziyade doymamış yağlardan ve az miktarda rafine tahıllardan, düşük oranda işlenmiş yiyeceklerden ve düşük miktarda ilave şekerlerden oluşur.
- 2050 yılına kadar sağlıklı diyetlere dönüşüm, kırmızı et ve şeker gibi sağlıksız yiyeceklerin küresel tüketiminde% 50’den daha fazla bir azalma ve yağlı tohumlar, meyve, sebze ve baklagiller gibi sağlıklı yiyeceklerin tüketiminde% 100’den daha fazla bir artış da dahil olmak üzere önemli diyet değişimleri gerektirecektir. Ancak, ihtiyaç duyulan değişiklikler bölgelere göre büyük farklılıklar göstermektedir.
- Mevcut diyetlerden sağlıklı diyetlere yapılan diyet değişikliklerinin, yılda yaklaşık 10.8-11.6 milyon ölüm, 19.0- 23.6 oranında bir azalmayı önleyen insan sağlığına büyük ölçüde fayda sağlaması olasıdır.
- Büyük küresel çevresel risklere neden olan gıda üretimi ile birlikte, sürdürülebilir gıda üretiminin, dünyadaki tüm ölçeklerdeki gıda sistemleri için güvenli çalışma alanı içerisinde çalışması gerekmektedir. Bu nedenle, yaklaşık 10 milyar insan için sürdürülebilir gıda üretimi ek toprak kullanmamalı, mevcut biyolojik çeşitliliği korumalı, tüketen su kullanımını azaltmalı ve suyu sorumlu bir şekilde yönetmeli, azot ve fosfor kirliliğini önemli ölçüde azaltmalı, sıfır karbondioksit emisyonu üretmeli ve metanda daha fazla artışa neden olmamalıdır.
KAYNAKÇA:
https://www.thelancet.com/journals/lancet/article/PIIS0140-6736(18)31788-4/fulltext
https://www.stockholmresilience.org/research/research-news/2019-01-17-the-planetary-health-diet.html
https://thetyee.ca/Analysis/2019/01/18/Clean-Green-Anthropocene/